"BİR HESABI DAHA KAPATTIK BUGÜN...YILLARIN İPİNİ ÇEKE ÇEKE GİDİYORUZ...MAKSAT HAYAT OLSUN......."



Sevgili Dostlar,

Sayfamızda edebi bilgilerin yanı sıra eğlenerek vakit geçirebileceğiniz videolar, genel kültürünüzü geliştirebileceğiniz makaleler,Türk toplumu ile ilgili önemli bilgiler, her konuda yazılmış şiir ve hikayeler de bulunmaktadır. Yorum ve eleştirilerinizin bloğumuzu geliştireceğini belirterek sizinle buluşmaktan mutluluk duyduğumuzu belirtmek istiyorum. Tüm yoldaşlara ve kardaşlara selam olsun...



Düşüp bahar kokulu bir çiçeğe dönüşmeyin!!"

Neyi arıyorsan sen, O'sundur" der Mevlana..
Zulmün peşindeysen zalimsin, aşkı arıyorsan aşık....
Elinden tuttuğumuz her sevgili, bizi sürükleyip, kendi iç dünyamızın derinliklerinde bir keşif gezisine çıkarır.
Her ilişki, benliğimizde bir kazıdır aslında,her sevda ruhumuzun bir başka yüzü...
Her aşkta kendimizi ararız,o yüzden bulduklarımız benzerimizdir.
Resimlerini yan yana koyun sevdiklerinizin ve dikkatle bakın yüzlerine,
onların suretlerinden kendi yüzünüz bakacaktır size...
Aşk denilen kaleydoskobun buzlu camına gözünüzü dayadığınızda,
binbir cam rengarenk ışıklar saçarak döndüğünde,
her seferinde bambaşka şekiller ördüğünü görürsünüz.
Her camda, farklı bir renginiz vardır;her şekilde sizden bir parça...
Aşklarınız hülasanızdır.
Sevdiginiz her adam, beğendiğiniz her kadın farklı ruh hallerinizi ele verir;
arada bir çevirdiniz mi kaleydoskobu,
cam paralar yer değiştirip yeni şekiller alır;hepsi siz...
Sevgilinizin gözlerindeki dolunay,
sizdeki ışığın yansımasıdır aslında;
dilindeki sizin ilhamınız, tenindeki sizin yansımanızdır.
Yoksa halâ bir sevdiğiniz,o henüz kendinizi bulamadığınızdandır...
Aşk, narsizmdir.
Sevda, çevrildikçe içinizin farklı ışıklarını yakan eğlenceli bir kaleydoskop gibi başımızı döndürüyor.
Ve biz, hep baharı takip ederek dünyayı gezen bir gezgin gibi içimizdeki eski baharları arıyoruz.
Narcissusu'u bilirsiniz;
Öyle heybetli ve güzelmiş ki,bakmaya dayanazmazmış kendine...
Gün boyu ayna karşısına geçip kara gözlerini,incecik burnunu,dar kalçalarını,
kıvırcık saçlarını seyredermiş hayran hayran...
Bir gün ırmak kenarında gezinirken,sudaki yansımasına ilişmiş gözü.
Uzanıp, iyice bakmak istemiş.
Tam gördüğünde kendisini,dengesini kaybedip düşüvermiş ırmağa, kapılıp gitmiş suya...
Yeryüzünün en güzel insanının öldüğünü duyan Tanrı, unutulmaması için O'nu her bahar açan güzel kokulu bir çiçeğe dönüştürmüş,
Narcissus, nergis olmuş.
Kıssadan hisse, benden size tavsiye,
taze bir nergis verin bugün sevgilinize...
Sonra da, nerede baharsa mevsim, rotasını oraya çevirip içinizdeki eski baharlara koşan bir gezgin gibi "Bahar getirdim sana" deyin.Baharın elinizde olduğunu unutmadan..

Gözlerindeki ırmağa baktığınızda kendinizi göreceksiniz;
dikkat edin de hayran olup düşmeyin...
Düşüp bahar kokulu bir çiçeğe dönüşmeyin

HÜSEYİN SALMAN



İki Rayı Gibiyiz Bir Tren Yolunun,
Yakın Olması Neyi Değiştirir Son İstasyonun..


5 Kasım 2007 Pazartesi

DÜZYAZI ( NESİR ) BİLGİSİ


ROMAN

İnsanların yaşadıkları ya da yaşayabilecekleri olayları, yere, zamana ve şahsa bağlayarak anlatan eserlere roman denir.

* Romanda olaylar geniş ve ayrıntılı olarak anlatılır.
* Ana olay etrafında olaycıklar vardır.
* Şahıs kadrosu geniştir.Karakter çözümlemeleri yapılır.
* Zaman olarak geri dönüşler olur.

Romanlar çeşitli türlere ayrılır;
- Tarihi Roman: Konusunu tarihten alır.
- Töre Romanı: Toplumun yaşayış tarzını, geleneklerini, adetlerini işleyen romandır.
- Psikolojik Roman: Ruh çözümlemelerinin yapıldığı romanlardır.
- Egzotik Roman: Uzak ve yabancı ülkelerin doğa ve insanlarını anlatan romandır.
- Tezli Roman: Bir görüş veya düşünceyi savunan romandır.
- Polisiye Roman: Dedektif hikayelerini anlatan romandır.

ROMANI GENİŞ OLARAK ELE ALIRSAK;

Latincede, “yazı” anlamına gelen bir sözcüktür Roma’da bozulmuş latince’ye verilen ad olarak kullanılırken daha sonra yaşanmış bir olayı hikâye etme anlamında kullanılmaya başlanmış; çağımızda ise, öykü türünün her yönüyle gelişmiş şekline “roman denmiştir.
Yani yaşanmış ya da yaşanabilir olayları, yer, zaman, çevre ve insan unsurlarına dayanarak, geniş bir bakış ısıyla anlatan yazı türüne ROMAN diyoruz.

ÖZELLİKLERİ:
1) Konusu insan ve dünyadır.
2) Gerçek yaşamı yansıtmaya çalışır.
3) Anlattığı olay, çevre ve kişiler, yaşamdan alınır
4) Olay ve kişileri ayrıntılı anlatma, tahlil ve tasvirlere çok yer verme, bir ana olay etrafında bir çok küçük olaya yer verme bakımından hikâye türünden ayrılır.

Roman türünün ilk örneğini ilk defa XVI. Yüzyılda İspanyol yazar Miguel de Cervontes ( Mişel Servantes) “ Don Kişotadlı esriyle vermiştir XVII. Yüzyılda Madema de la Fayette : “Princesse de Clevsadlı eseriyle onu takip etmiş; XIX. Yüzyılda gelişen romantizm verealizm akımları bu tütün de gelişmesinde etkili olmuştur..

Türk Edebiyatında daha önceleri bu türün yerini tutan MESNEVİLER vardı. Batılı anlamdaki roman türü bizde önce çevirilerle başlar.

İlk olarak Yusuf Kâmil Paşa Fransız yazar FenelondanTelmaqueadlı esri çevirmiş ; sonra Wictor Hugo’danSefiller”, Daniel DefodanRobinsun Crosoeve Alexandre Dumas ‘dan “Monte Criestoçevrilmiştir.

Bizde ilk yerli romanı Şemsettin Sami : “Taaşşuk u Talat ve Fitnat adlı eseriyle vermiştir.

Daha sonra Namık Kemalİntibahadlı eseriyle ilk edebi roman örneğini Halit Ziya Uşaklıgil “Mai ve SİYAH “la ilk modern roman örneğini vermişlerdir. Bunları “Araba Sevdası “ adlı romanıyla Hüseyin Rahmi , “Eylüladlı romanıyla Mehmet Rauf takip eder .

Milli Mücadele döneminde Halide EdipAteşten Gömlek “, “yaban”. Reşat NuriÇalıkuşuromanlarıyla bu türü mükemmele ulaştırır.

ROMAN ÇEŞİTLERİ

A ) KONULARINA GÖRE

1 – Tarihi Roman : Tarihteki olay ya da kişileri konu alan romanlardır. Yazar tarihi gerçekleri kendi hayal gücüyle birleştirerek anlatır.

İlk örneğini Valter ScoltVaverleyadlı eseriyle vermiş. Bunu Gogol ,”Toros Bulba “, W. Hugo “Nöturdam de Paris “ , A. Dumas “Monte Criestove Üç Silhşörlerle takip eder.

Türk edebiyatında ilk örneği N. Kemal’in “Cezmi “ romanıdır. N. ADSIZ’ın “Bozkurtlar “;T BuğraKüçük Ağa “, Küçük Ağa Ankarada” K. Tahir’in Yorgun Savaşçı”. “Devlet Ana” bu tür romanlardır.

2 - Macera Romanı:Günlük hayatta her zaman rastlanmayan, şaşırtıcı, sürükleyici, esrarengiz olay-ları anlatan romanlardır “Serüven Romanları” da denir. Bir araştırma ve izlemeyi anlatanPolisiye Roman “, alışılmışın dışında uzak yerleri ve yaşamları anlatanEgzotik Romanlarda bu gruba )- girer.

Dünya edebiyatında R. L. Stevensın’ın “Hazine Adası”. D. Defo’nun “Rabinson Cruse” R . Kiplink’in “Cangel”; Türk edebiyatında A. Mithat EfendininHasan Mellah “ . “Dünyaya İkinci Geliş”, Peyami Safa’nın “ Cingöz Recai “ bu türün en tanınmış örnekleridir.

3) Sosyal Roman : İnsan yaşamınn sınırsız kültür birikimi içinde yer alan ve insanı derinden etkileyen toplumsal, siyasi olaylar, inançlar, gelenek ve görenekleri bazen eleştirisel, bazen de bilimsel ıdan ele alıp anlatan romanlardır.

Dünya edebiyatında : W. Hugo’nun “Sefiller “, Tolstoy’unSuç ve Ceza”; Türk edebiyatında Namık Kemal’in “İntibah “,R. M. Ekrem’in Araba Sevdası “ A. M. EfendininFelatun Bey İle Rakım Efendi bu tür romanlardır.

Bir fikri savunup bilimsel verilerle olaya yaklaşanTezli Roman “( Yakup KadrininYaban” romanı gibi.) ; toplumdaki inanç ve gelenekleri anlatan Töre Romanı” ( Halide EdipSinekli Bakkal) bir olayı eleştirisel yaklaşımla anlatanYergi Romanı “ (Y Kemal’in İnce Memet “ ) ; belli bir yerin özelliklerini anlatanMahalli Roman ( F. Baykurrtunlanları Öcü “) sosyal romanın çeşitleridir.

4)- Psikolojik Roman : ( Tahlil Romanı ) : Dış alemdeki olaylardan çok , kahramanların dünyasını, ruh hallerini ele alarak kişilerin toplumla ilişkilerini, bunların birbirinden nasıl etkilendiklerini anlatan romanlardır.

İlk örneği: Madame de La Fayette’ninPrencesse de ClevsAdlı romandır.

Bizde Mehmet RaufunEylül” ilk örnektir. Peyami Safa’nın “Matmazel Noralya’nın Koltuğu”, “Bir Tereddütün Romanı “, “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu “ bu türdendir.

5) Otobiyografik Roman: Yazarın kendi yaşamın anlattığı romanlardır. Dünya edebiyatında Alfonse Dode’ninKüçük Şeyler “ , bizim edebiyatımızda: Y. Kadri Karaosmanoğlu’nun “Anamın Kitabı “. P. Safa’nın “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu”bu türün örnekleridir.

NEHİR ROMAN : Bir kişinin, bir toplumun hayatındaki gelişmeleri ya da tarihi bir olayı birden fazla cilt halinde anlatan romanlardır.
Tarık Buğra’’nın “Küçük Ağa”, “Küçük Ağa Ankara’da” , “Firaun İmanı”; Nihal Adsız’ın “Bozkurtlar “ , “Bozkurtların Ölümü”, “Bozkurtlar Diriliyorromanları gibi.

B) KONULARIN IŞLENİŞİNE GÖRE ROMANLAR:

1 – Romantik Roman : Romantik akıma uygun olarak, duygu ve hayallerin ön plânda olduğu romanlardır.( İntibah”, “Eylül”, “Mai Ve Siyahgibi )

2 – Realist Roman : Gerçekçi akıma uygun olarak gözlem ve deneyimin duygu ve hayalden daha ön plânda olduğu akımdır. İlk örneği R. M. Ekrem’in “Araba Sevdası “.

3 – Natüralist Roman: Bilimsel araştırmalara bağlı kalarak kahramanlarını gözlemlerle seçen romanlardır.

Olmuş ya da olması mümkün olan olayları anlatansa sanat eserleridir.

*Tek bir olay vardır.Olaycıklar yoktur.
*Şahıs kadrosu romana göre dardır.
*Kişiler çoğu zaman hayatlarının belli bir anı içinde anlatılır.
*İki tür hikaye görülür;

a)Olay Hikayesi: Maupassant tarzı da denir. Olay esastır.Bizdeki temsilcisi, Ömer Seyfettindir.

b)Durum Hikayesi: Çehov tarzı da denir. Olaydan çok insanın belli bir zaman dilimindeki durumu anlatılır.Bizdeki temsilcisi, Sait Faik Abasıyanık ve Memduh Şevket Esendal'dır.

HİKÂYEYİ GENİŞ OLARAK ANLATIRSAK :

İlk Çağ Anadolusunda masal, ve tarihi olayları anlatan eserlerle oluşmuştur. Orta Çağda özellikle HindistandaBinbir Gece Masalları” sağlam bir hikaye geleneğinin varlığını bildirmektedir. Bu gelenek, Arapçadan yapılan çevirilerle Avrupa’ya masal, efsane, rivayetler şekliyle yayılmıştır.

Hikâyeye bugünkü anlamda ilk edebi kimlik kazandıran İtalyan yazar Boccaciodur. XVI. Yüz-yılda yazdığı “Decameronadlı eseriyle ilk öykü örneğini vermiştir. Rönesans’ın etkisiyle de XIX. Yüzyıl edebiyatının en yaygın türü olmuştur.

Bizde, destanlar, halk hikâyeleri , ve masallarla eski bir temeli olan bu tür, XIV. Ve XV. Yüzyıl-da “Dede Korkut Hikâyeleriile çağdaş hikâye tekniğine yaklaşmıştır.

XIX. yüzyılda Tanzimat’la gelen yeniliklerle birlikte batılı anlamda ilk örneğini Ahmet Mithat EfendiLetaif-i Rivayet ( söylene gelen güzel şeyler ) adlı eserini yazarak vermiş; “Kısadan Hiseile bu türü geliştirmiş, Sami Paşazade Sezai : “Küçük Şeyleradlı eseriyle modern hikâyeyi oluşturmuştur. Bağımsız bir tür olma özelliğini ise Milli Edebiyat döneminde Ömer Seyfettinle kazanmıştır.

TANIMI : Yaşanmış ya da yaşanabilecek şekilde tasarlanmış olayları kişilere bağlı olarak belli bir yer ve zaman içinde anlatan türe hikâye diyoruz.

HİKÂYENİN UNSURLARI
1) OLAY: Hikâyede üzerinde söz söylenen yaşantı ya da durumdur
2) KİŞİLER: Olayın oluşmasında etkili olan ya da olayı yaşayan insanlardır.
3) YER: Olayın yaşandığı çevre veya mekândır.
4) ZAMAN : Olayın yaşandığı dönem, an mevsim ya da gündür.
5) DİL VE ANLATIM : Hikâyenin dili ık, akıcı ve günlük konuşma dilinden farklı olarak, etkili sözcük, deyim atasözü ve tamlamalarla zenginleştirilmiş güzel bir dil olmalıdır.

Anlatım ise iki şekilde olur : Hikâye kahramanlarından birinin ağzından yapılan anlatım “hikâyede birinci kişili anlatım” ; yazarın ağzından anlatılanlar “hikâyede üçüncü kişili anlatım”

HİKÂYEDE PLÂN:
Hikâyenin planı da diğer yazı türlerinde olduğu gibi üç bölümden oluşur; ancak bu bölümlerin adları farklıdır. Bunlar:

1) SERİM: Hikayenin giriş bölümüdür.Bu bölümde olayın geçtiği çevre , kişiler tanıtılarak ana olaya giriş yapılır.
2) DÜĞÜM : Hikayenin bütün yönleriyle anlatıldığı en geniş bölümdür.
3) ÇÖZÜM : Hikayenin sonuç bölümü olup merakın bir sonuca bağlanarak giderildiği bölümdür

Ancak bütün hikayelerde bu plân uygulanmaz , bazı öykülerde başlangıç ve sonuç bölümü yoktur .Bu bölümler okuyucu tarafından tamamlanır.

ÖYKÜ ÇEŞİTLERİ

Hikâye, hayatın bütünü içinde fakat bir bölümü üzerine kurulmuş derinliği olan bir büyüteçtir. Bu büyüteç altında kimi zaman olay bir plan içinde , kişi, zaman, çevre bağlantısı içinde hikaye boyunca irdelenir. Kimi zaman da büyütecin altında incelenen olay değil, hayatın küçük bir kesiti, insan gerçeğinin kendisidir Bu da öykünün çeşitlerini oluşturur. Buna göre ;

1) OLAY ( KLASİK VAK’A ) HİKÂYESİ : Bir olayı ele alarak, serim, düğüm, çözüm plânıyla anlatıp bir sonuca bağlayan öykülerdir. Kahramanlar ve çevrenin tasvirine yer verilir Bir fikir verilmeye çalışılır; okuyucuda merak ve heyecan uyandırılır. Bu tür, Fransız yazar Guy de Maupassant ( Guy dö Mopasan) tarafından yaygınlaştırıldığı için “Mopasan Tarzı Hikâye” de denir.

Bu tarzın bizdeki en önemli temsilcileri: Ömer Seyfettin, Refik Halit Karay, H. Rahmi Gürpınar ve R. N. Güntekin’dir..

2) DURUM ( KESİT ) HİKÂYESİ: Bir olayı değil günlük yaşamın her hangi bir kesitini ele alıp anlatan öykülerdir Serim, düğüm, çözüm planına uyulmaz Belli bir sonucu da yoktur. Merak ve heyecandan çok duygu ve hayallere yer verilir; fikre önem verilmez, kişiler kendi doğal ortamlarında hissettirilir. Olayların ve durumların akışı okuyucunun hayal gücüne bırakılır.

Bu tarzın dünya edebiyatında ilk temsilcisi Rus yazar Anton Çehov olduğu için “Çehov Tarzı Hikâye” de denir.

Bizdeki en güçlü temsilcileri : Sait Faik Abasıyanık, Memduh Şevket Esendal ve Tarık Buğra’dır

3) MODERN HİKÂYE : Diğer öykü çeşitlerinden farklı olarak, insanların her gün gördükleri fakat düşünemedikleri bazı durumların gerisindeki gerçekleri, hayaller ve bir takım olağanüstülüklerle gösteren hikâyelerdir.

Hikâyede bir tür olarak 1920’lerde ilk defa batıda görülen bu anlayışın en güçlü temsilcisi Fransız Kafka’dır Bizdeki ilk temsilcisi Haldun Taner’dir. Genellikle büyük şehirlerdeki yozlaşmış tipleri, sosyal ve toplumsal bozuklukları , felsefi bir yaklaşımla, ince bir yergi ve yer yer alay katarak, irdeler biçimde gözler önüne serer.

Olağanüstü olayların anlatıldığı sözlü bir edebiyat ürünüdür.

* Olaylar hayal ürünüdür.
* Yer ve zaman belli değildir.
* Kahramanlar insanüstü nitelikler gösterir.
* İyiler hep iyi, kötüler hep kötüdür.
* iyiler ödüllendirilir, kötüler cezalandırılır.
* Eğiticilik esastır. Evrensel konular işlenir.
* Olaylar miş'li geçmiş zaman kullanılarak anlatılır.



MAKALE

Bir gerçeği açıklamak, bir konuda görüş ve düşünceler öne sürmek ya da bir tezi savunmak, desteklemek için yazılan yazılara makale denir.

* Anlatım yalın ve yoğundur, nesnel bir nitelik taşır.
* Öne sürülen düşünce ve tez kanıtlanır.
* Söz oyunlarına baş vurulmaz, süslü anlatımdan uzak durulur.
* Her konuda makale yazılabilir.
* Gazete ve dergilerde yayımlanır.



DENEME

Yazarın herhangi bir konudaki görüşlerini, kesin kurallara varmadan, kanıtlamaya kalkmadan, okuyucuyu inanmaya zorlamadan anlattığı yazı türüdür.

*Yazar, kendisiyle konuşuyormuş gibi bir hava sezdirir.
*Samimi bir dil kullanılır.
*Yazar, öne sürdüğü görüşleri ispatlamak zorunda değildir.
*Yazarın kesin bir sonuca varma zorunluluğu yoktur.
*Nurullah Ataç "Deneme, ben ülkesidir" der.
*Yazar anlatımda ve konu seçiminde özgürdür.
*Türün ünlüleri, Ahmet Haşim, N. Ataç, Suut Kemal Yetkin, A. Hamdi Tanpınar, Selahattin Eyyüboğlu.



FIKRA

Yazarın, gündelik olayları, özel bir görüşle, güzel bir üslupla, kanıtlama gereği duymadan yazdığı kısa, günübirlik yazılardır.

* Gazete yazısıdır.
* Yazar düşüncelerini kanıtlama yoluna gitmez.
* Dil tabiidir.Günlük deyimlere, yer yer nükteli sözlere yer verilir.
* Okuyucuyla sohbet ediyormuş gibi bir hava sezdirilir.
* Türün ünlüleri, Ahmet Rasim, Falih Rıfkı, A. Haşim, H. Cahit Yalçın, Peyami Safa.



SOHBET

Yazarın, gündelik olaylarla ilgili düşüncelerini, okuyucu ile karşı karşıya oturup konuşuyormuş gibi içten bir hava içinde yazdığı yazılardır.

* Herkesi ilgilendiren konular seçilir.
* Cümleler çoğu zaman konuşmadaki gibi devriktir.
* Yazar, sorulu-cevaplı cümlelerle konuşuyormuş hissi verir.
* İçtenlik, samimilik,doğallık sohbetin özelliklerindendir.
* Türün ünlüleri, Ahmet Rasim, Şevket Rado, Atilla İlhan.



ELEŞTİRİ

Sanat, edebiyat, düşünce eserlerini hem öz hem yapı yönünden açıklayan, başarılı ve başarısız ya da değerli ve değersiz yönlerini gösteren, bunları örneklerle somutlayıp belirten yazı türüdür.

* Eleştiri objektif olmalıdır.
* Eleştiride amaç okura ve yazara yol göstermektir.
* Eleştirmenin kişisel duygularını kattığı eleştirilere öznel eleştiri, kişisel duygularını katmadığı, objektif olduğu eleştirilere de nesnel eleştiri denir.


GÜNLÜK (GÜNCE)

Yaşanan olayların, izlenimlerin, tarih atılarak, günü gününe yazılması ile oluşan türe günlük denir.

* Kısa yazılardır.
* Olayı yaşayan kişi tarafından yazılır.
* Yazarın hayatından izler taşır.
* İçten ve sevecendir.
* Eski edebiyatta Ruzname de denir.
* Türün ünlüleri, Oktay Akbal, Suut Kemal Yetkin,
Seyit Kemal Karaalioğlu.


HATIRA (ANI)

Bir yazarın kendisini yaşadığı ya da tanık olduğu olayları, sanat değeri taşıyan bir üslupla anlattığı yazılardır.

* Geçmişteki olay üzerine yazılır.
* Yazar, olayları kendi bakış açısından anlatır.
* Anılar, yaşandığı dönem hakkında bilgi verir.
* Anılarda, yazarın kişisel bakışı söz konusudur.
* Türün ünlüleri, Namık Kemal, Ziya Paşa, Ahmet Rasim, Halit Ziya, Hüseyin Cahit, Falih Rıfkı.


BİYOGRAFİ

Ünlü kişilerin hayatını anlatan yazı türüdür.

*Kişiyi tüm yönleriyle tanıtır.
*Açık, sade bir dil kullanılır.
*Divan edebiyatında şairleri anlatan bu eserlere, "Tezkire" denirdi.
*Türün ünlüleri; Mithat Cemal Kuntay, Şevket Süreyya Aydemir.



OTOBİYOGRAFİ

Bir kimsenin kendi yaşam olaylarını anlattığı eserlerdir.

*Çoğu zaman bunlarda, sanatçı kendisiyle beraber aile büyüklerinden, çevreden, aile içi durumlardan da söz eder.



MEKTUP

Bir düşünce veya duygunun birilerine iletilmesi amacıyla yazılan özel yazılardır.

*Türün ünlüleri; Fuzuli, Namık Kemal, Ziya Gökalp, A. Hamdi Tanpınar, Cahit Sıtkı Tarancı.



GEZİ YAZISI

Gezilip görülen yerler hakkında yazılan yazılardır.

* Gezi yazısında yazar daima, gezdiği yerleri anlatmalı, uydurma, yanlış bilgiler vermemelidir.
* Yazar gördüklerini, okuyucusunun daha iyi algılaması için, karşılaştırma yapar.Okur sanki o yerleri sanatçıyla gezer gibi olur.



TİYATRO

Hayattaki olayları konu edinen, sahnede oynanmak amacıyla yazılan edebi eserdir.

* Roman ve hikaye soyut olduğu halde, tiyatro somuttur.
* Tiyatro eserleri, konularına göre dram, trajedi ve komedi gibi türlere ayrılır.

A-TRAJEDİ:

Seyirciye, hayatın acıklı yönlerini göstermek, ahlak, erdemi anlatmak için yazılmış manzum eserlerdir.

* Konusunu seçkin kimselerin hayatından ya da mitolojiden alır.
* Kahramanları tanrılar, tanrıçalar ve soylu kimselerdir.
* Kusursuz bir üslubu vardır. Kaba sözlere yer verilmez.
* Eser baştan sona kadar ağırbaşlı, ciddi bir hava içinde geçer.
* Çirkin olaylar, seyircinin gözü önünde gerçekleştirilmez, sahne arkasında gerçekleştirilir. Bu olaylar haberciler tarafından sahnede aktarılır.
* Üç birlik kuralına uyulur.( Yer, zaman, olay )
* Oyunda korolara yer verilir.
* Ünlü trajedi yazarları;
Eski Yunan; Aiskhylos, Eurupides, Sophokles.
Fransız; Corneille, Racine.


B-KOMEDİ:

İnsanların ve olayların gülünç yönlerini ortaya koymak, izleyenleri güldürmek ve düşündürmek amacıyla yazılmış tiyatro eseridir.

* Konusunu, yaşanılan hayattan ve günlük olaylardan alır.
* Kişiler halktan ve yüksek zümreden her çeşit insan olabilir.
* Her türlü söze şakaya yer verilir.
* Kişilerin her türlü davranışları sahnede gösterilir.
* Birbirini izleyen diyalog ve koro bölümlerinden oluşur.
* Manzum olarak yazılır.
* Üç birlik kuralına uyulur.
Türün yazarları, Yunan-Aristophanes, Fransız- Moliere.


C-DRAM:

Hayatı olduğu gibi acıklı ve gülünç yönleriyle sahnede göstermek için yazılan tiyatro eseridir.

* Hayatı olduğu gibi yansıtır. Trajedi ve Komedi kaynaşmıştır.
* Konusunu günlük yaşamdan ve tarihten alır.
* Üçbirlik kuralına uyma zorunluluğu yoktur.
* Olaylar, çirkin dahi olsa sahnede gösterildiği gibi kişiler hangi sınıf ve halktan olursa olsun dramda yer alır.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Ellerinize sağlık hocam. Kesinlikle işimize yarayacaktır. Enyakın zamanda görüşmek üzere